Bir gün, şehrin gürültüsünden uzak, küçük bir köyde, iki eski dost, Ali ve Zeynep, yıllar sonra karşılaştılar. Zeynep, yıllar boyunca yaşadığı kalıplaşmış ilişkilerden ve toplumun sürekli dikte ettiği davranışlardan sıyrılmaya çalışan bir kadındı. Ali ise hep çözüm odaklı, stratejik yaklaşan bir adam olarak tanınırdı. Bir kahve dükkanında, eski zamanları yad ederken, Zeynep ona şu soruyu sordu: “Kalıplaşmış ne demek?” Ali, bir an duraksadı. Zeynep’in soru sorması onu her zaman etkileyen bir şeydi. Ama bu kez, sadece bilgi vermek değil, kalıplaşmışlığın hayatlarına nasıl sirayet ettiğini anlatmak istiyordu.
Kalıplaşmış Ne Demek? TDK Anlamı ve Toplumdaki Yeri
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre “kalıplaşmış”, belirli bir kalıp halini almış, zamanla değişmeden tekrar edilen ve alışkanlık haline gelmiş olan bir durumu ifade eder. Kelime, sadece dildeki tekrarları değil, aynı zamanda toplumda kendiliğinden oluşmuş bazı davranış biçimlerini, düşünce kalıplarını da anlatır. Bir anlamda, bir insanın ya da toplumun düşünce yapısının, içinde bulunduğu kültürün etkisiyle kendini belli bir şekle sokması anlamına gelir.
Ali ve Zeynep’in Hayatında Kalıplaşmışlık
Ali, Zeynep’e sorusunu yanıtlamadan önce, derin bir nefes aldı. Zeynep, bu soruyu sorarken gözlerindeki anlamı fark etmişti. Ali, hemen her konuda çözüm arayan, her sorunu çözmeye çalışan bir adamdı. Ama Zeynep, onun bu yaklaşımlarının bazen hayatı ne kadar sıkıştırdığını, kalıplaştırdığını fark etmişti. Ali’nin her soruna bir çözümü vardı, ama Zeynep buna bazen karşı çıkıyordu. Çünkü hayat, yalnızca çözüm arayarak değil, empati kurarak, başkalarını anlamaya çalışarak da güzelleşebilirdi.
“Kalıplaşmış, bir şeyin zamanla bir biçim alıp, hep aynı şekilde yapıldığı bir şeydir,” dedi Ali, “Ama bazen bu kalıplar, insanları olumsuz etkileyebilir. Hadi bir örnek üzerinden gidelim.”
Ali, Zeynep’e gözlerini dikip, “Mesela, bir erkek sürekli çözüm arar, problem odaklıdır. Ama bir kadın, çoğu zaman empatiyle yaklaşır. Duygulara değer verir. Bu iki yaklaşım, zamanla kalıplaşabilir. Bazen bir kadın, erkeklerin ‘sorunu çözmekten’ başka hiçbir şey yapmadığını hissedebilir. Oysa erkek, sadece çözüme odaklanır. Bu bir kalıptır; ikisinin birbirini anlamaması… Her iki taraf da, belirli kalıpların içinde sıkışıp kalır.”
Toplumun Kalıplarına Karşı Çıkmak
Zeynep, Ali’nin söylediklerini dinlerken, hayatının çoğunu bu tür kalıplara uyarak geçirdiğini fark etti. Toplum, kadına belirli bir rol biçer, erkeğe de başka bir rol. Zeynep, “Ama biz bunları değiştirebiliriz, değil mi? Kalıplaşmış olgulara karşı durabiliriz.” dedi. Ali, Zeynep’in bu cesur sözleri karşısında bir süre sessiz kaldı. Evet, belki de kalıplaşmış düşünce tarzlarına karşı bir şeyler yapmak gerekiyordu. Ancak bu her zaman kolay değildi. Zeynep haklıydı: Toplumun dayattığı kalıpların dışına çıkmak cesaret isterdi.
Bir süre sonra, Zeynep, Ali’ye dönerek şunu söyledi: “Bazen hayatımıza, yalnızca ‘çözüm’ değil, duygularımızı, düşüncelerimizi de dahil etmeliyiz. Belki de kalıpların bizi sıkıştırmasının nedeni, yalnızca tek bir yolun doğru olduğunu düşünmemiz. Belki de birbirimizi daha çok anlamalıyız, daha az yargılamalıyız.”
Kalıplaşmışlık ve İlişkilerde Yeni Bir Başlangıç
Bu sohbetin sonunda, Ali ve Zeynep, hayatlarında her şeyi aynı şekilde yapmanın bazen kalıplaşmışlığın bir sonucu olduğunu fark ettiler. Zeynep, duygularını ve ilişkileri öne çıkarırken, Ali de çözüm odaklı yaklaşımının, çoğu zaman karşındakini anlamadan sadece sonuç almak üzerine kurulu olduğunu kabul etti. İki dost, farklı bakış açılarıyla birbirlerini daha iyi anlamaya başladılar. Zeynep, duygu ve empatiyi, Ali ise daha fazla insan odaklı düşünmeyi hayatlarına entegre etmeye karar verdiler.
Kalıplaşmışlık: Bir Engelden Fazlası
Kalıplaşmışlık, sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumun her alanında karşımıza çıkabilir. Toplumun, yıllar içinde alıştığı bazı düşünce biçimleri, dilde ya da davranışlarda kalıplaşmış hale gelebilir. Her şeyin belli kurallar çerçevesinde yapılması gerektiği düşüncesi, çoğu zaman bizi özgürleştirici değil, kısıtlayıcı bir noktaya getirir. Ama kalıplaşmış düşüncelere karşı durduğumuzda, hayatımıza daha fazla renk ve derinlik katabiliriz.
Hikayemizi dinlerken, belki de siz de içinizdeki kalıplaşmışlıkları fark ettiniz. Kendi hayatınızda, toplumun ya da çevrenin dayattığı kalıplara karşı bir duruş sergileyebilir misiniz? Kendinizin ve başkalarının duygularına daha fazla yer verebilir misiniz? Bu sorular, zaman zaman hepimizin karşısına çıkar. Ama en önemli olan, kalıplaşmış düşüncelerden kurtulup daha özgür, daha empatik bir hayat kurma yolunda atılacak adımlardır.
Şimdi, bu yazıyı okuduktan sonra kendi hayatınızdaki kalıplaşmışlıkları düşünün. Belki de şimdi değişim zamanı.